Yaşamak İçin, Omuz Omuza!
2 Temmuz 1993- Sivas: Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilen Pir Sultan Abdal Şenlikleri'nde Madımak Oteli gericiler tarafından ateşe verildi. Devlet, polis, asker ve diğer tüm yetkili makamlar kıllarını kıpırdatmadı. 33 aydın, yakınları ve 2 otel çalışanı çıkan yangında hayatını kaybetti. Gericilerin saldırma gerekçesi, oteldekilerin Alevi oluşu ve buna benzer nedenlerdi.
28 Haziran 2015- İstanbul: Devlet ve sivil faşistler, hakları, özgürlükleri ve aşkları için sokağa çıkan ve son 13 yıldır barışçıl biçimde eylemlerine devam eden LGBTİ'lere ve homofobi- bifobi- transfobi karşıtlarına saldırdı. Saldırı gerekçeleri, eylemin Ramazan'a denk gelmesi ve “dini hassasiyetler”di!
Yukarıda aktardığımız iki olay arasındaki farklar bizim için çok az! 885 kilometre ve 22 yıl dışında bir farktan söz edebilmemiz elbette mümkün değildir.
Birinde üniformalı faşistler, diğerinde üniformasız faşistler sahnedeydi. Birinde ateş bedenleri yaktı, diğerinde biber gazı ciğerleri... 22 yıl önce Sivas'ta yakanlar, onları savunanlar, koruyanlar ve hatta utanmadan yüceltenler 22 yıl sonra farklı yöntemlerle fakat aynı gerekçelerle bize saldırdı!
22 yıl önce yiten 35 canın da, bugün yaralanan ve şiddet gören binlerce insanın da sorumlularını biliyoruz! Sivas'ın sorumlularının ve onları koruyanların yaşamlarına baktığımızdaysa bu çok daha net biçim ortaya çıkıyor! Önce yaktılar, sonra yakanları savundular, ardından AKP'yi kurup, meşruluklarını arttırmayı amaçladılar! Binlerce maskeleri olsa da, her seferinde farklı kılıflara bürünseler de, bizler “onları” iyi tanıyoruz! Sadece Madımak'tan değil, 12 Eylül işkencelerinden, Ülker Sokak baskınından, 1 Mayıs saldırılarından, faili meçhullerden, Kürt köylerindeki katliamlardan, Suriye'den, Kobane'den, Gezi'den, Lice'den, Reyhanlı'dan, Roboski'den...
İktidara geldikleri günden beri, gelmeden önceki kanları hala ellerindeyken kan akıtmaya, can yakmaya, can almaya devam eden AKP iktidarına karşı olan mücadelemiz homofobi ve transfobiye karşı olan mücadelemizden ayrı düşünülemez! Ateşleriyle bedenlerimizi, gazlarıyla ciğerlerimizi yaksalar da kalbimiz ve aklımız hala diri!
Sivas'ta yakanlar AKP'yi kuranlardır! Sivas'ta yakanlar, Onur Yürüyüşü'nü engellemeye çalışanlardır! Döktükleri kanlarda boğulduklarını görmek için, Sivas için, Onur Yürüyüşü için OMUZ OMUZA! Çünkü, KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA!
Jul 2, 2015
Sivas'ta Yakanlar, Onur Yürüyüşü'ne Saldıranlardır!
Jun 4, 2015
AKP'ye açık mektubumuzdur: Size verecek oyumuz yok!
Geçtiğimiz günlerde elimize bir mektup ulaştı. Bu mektup ilk kez oy kullanacak tüm gençlere yollanmıştı. Mektubun sahibi, Tayyip Erdoğan'ın TBMM'deki yansıması olan Davutoğlu ve partisiydi. Mektupta, ilk defa oy kullanacak biz gençlerden, onlara oy vermemizi istiyorlardı. Bu mektup ya adresini şaşırmıştı ya da AKP'liler gençliği tanımıyorlardı!Sanıyoruz ki ikincisi...
Madem öyle, tanıtmak bizim vazifemiz!
Bizler, 15 yaşındayken katlettiğiniz Berkin'in, annesini meydanlarda yuhalattığınız Berkin'in, terörist ilan ettiğiniz Berkin'in sıra arkadaşlarıyız! Biz Soma'da, Ermenek'te katlettiğiniz madencilerin kardeşleri, çocuklarıyız! Biz her gün katline, tacizine, tecavüzüne ortak olduğunuz kadınların kader ortağıyız! Biz din derslerini dayattığınız Aleviler, anadillerini ve kültürlerini ellerinden almaya çalıştığınız Kürtleriz! Biz, sınavlarınızla yarış atı haline getirmeye çalıştığınız, müfredatlarınızla nefret aşılamak istediğiniz gençleriz! Biz iş vermediğiniz, okullarınıza almakta dahi tereddüt ettiğiniz, sağlık ve barınma gibi temel haklarını dahi ellerinden almaya çalıştığınız geyler, lezbiyenler, biseksüeller ve translarız!
Biz kendimizi tanıttık, sizi de tanıyoruz! Gezi'den, Lice'den, kadın ve LGBTİ cinayetlerinden, işçi katliamlarından ve daha birçoklarından sizi, geçmişinizi, kininizi, nefretinizi tanıyoruz!
Liseli lezbiyenlerin, geylerin, biseksüellerin, transların ve intersekslerin hırsıza, katile, yobaza, homofobik ve transfobiğe, kadın düşmanlarına, işçi katillerine verecek oyu yok! Fakat size söyleyecek sözleri Ali İsmail'inkiyle aynı: KORKACAKSIN, TİTREYECEKSİN, YIKILACAKSIN ADİ HÜKÜMET!
Madem öyle, tanıtmak bizim vazifemiz!
Bizler, 15 yaşındayken katlettiğiniz Berkin'in, annesini meydanlarda yuhalattığınız Berkin'in, terörist ilan ettiğiniz Berkin'in sıra arkadaşlarıyız! Biz Soma'da, Ermenek'te katlettiğiniz madencilerin kardeşleri, çocuklarıyız! Biz her gün katline, tacizine, tecavüzüne ortak olduğunuz kadınların kader ortağıyız! Biz din derslerini dayattığınız Aleviler, anadillerini ve kültürlerini ellerinden almaya çalıştığınız Kürtleriz! Biz, sınavlarınızla yarış atı haline getirmeye çalıştığınız, müfredatlarınızla nefret aşılamak istediğiniz gençleriz! Biz iş vermediğiniz, okullarınıza almakta dahi tereddüt ettiğiniz, sağlık ve barınma gibi temel haklarını dahi ellerinden almaya çalıştığınız geyler, lezbiyenler, biseksüeller ve translarız!
Biz kendimizi tanıttık, sizi de tanıyoruz! Gezi'den, Lice'den, kadın ve LGBTİ cinayetlerinden, işçi katliamlarından ve daha birçoklarından sizi, geçmişinizi, kininizi, nefretinizi tanıyoruz!
Liseli lezbiyenlerin, geylerin, biseksüellerin, transların ve intersekslerin hırsıza, katile, yobaza, homofobik ve transfobiğe, kadın düşmanlarına, işçi katillerine verecek oyu yok! Fakat size söyleyecek sözleri Ali İsmail'inkiyle aynı: KORKACAKSIN, TİTREYECEKSİN, YIKILACAKSIN ADİ HÜKÜMET!
May 27, 2015
Ankara Liseli LGBTİ Soma Söyleşisi Notları :
Ankara Liseli LGBTİ olarak Soma söyleşimize katılan herkese teşekkür ederiz.
Söyleşimizden Notlar :
Halkevleri Kadın Sekreteri Dilşat Aktaş :
" Madene İnen Her İşçi Gibi Kadınlar Ve LGBTİler Sokağa Ölüm Korkusu İle Çıkıyor.
Yaşama Hakkı Hepimizin Sahip Çıkacağı Bir Değerdir !
İnsanların daha çok işçi, daha fazla asker olacağı bir toplum inşa edilmeye çalışılıyor.
Madenlerin incelenmesi ile ilgili yasa tasarısının Akp'nin oy birliğiyle kabul edilmemesi. Taşeron işçileri, Soma ile insanlara ölümü gösterip " fıtratında var " diyerek ucuz ve güvencesiz çalışma biçimlerini Türkiye'de yaygınlaştırmak. Normkadro eğitim planı, neoliberal politikaların yaygınlaştırılması, eğitim sağlık haklarının yok sayılması...
Dünyada farklı formları olsa da aynı düşünceyle insanlar sömürülüyor. İktidar madenlerin denetimini patronlara vermiş durumda. Hiç bir bakkal dükkanımda fare var demeyeceği gibi maden sahipleri de eksik güvenlik önlemlerini belirtmiyor. Torba yasa ile maden işçilerinin yukarı çıkıp nefes alacak vakti kalmadı.
Soma ve Ermenek tarıma el verişli yerler olmasına karşın tarım alanları ellerinden alınmış ve devlet tek çalışma yeri olarak maden ocaklarını sunuyor. Bölgedeki kadınların bir kısmı haftalık yirmi lira gibi bir ücretle mısır topluyor. Toplumsal roller bu bölgede daha yoğun yaşanıyor yaşlı ve çocuk bakımı gibi işler kadınlara bırakılmış.
İktidar tarafından ucuz iş gücü için kadın bedeni doğurganlık ile özdeşleştiriliyor.
Soma Türkiye'de güvencesizleştirme politikasının somut bir sonucu.
Akp on iki yıldır sosyal yardım politikaları ile ayakta duruyor.
Bir katliam olduğunda Akp orada beliriyor çeşitli sosyal yardımlarla (yiyecek, ev eşyası benzeri) olayı kapatmaya çalışıyor.
Soma, Ermenek ve Özgecan içinde aynı yöntemi denedi.
Ancak gezi isyanının etkisi bu topraklardan silinmiyor.
Madencilerin somut talepleri :
1. Madenlerin kamusallaştırılması.
2. Güvenceli iş
3. Maden denetimlerinin bağımsız kurumlar tarafından gerçekleştirilmesi.
Katliam sonrası DİSK (Devrimci İşçi Sendikası Konfederasyonu) Soma'da yoğun bir çalışma yürütmeye başladı.
Halkevleri doktor, psikolog, avukat arkadaşların desteği ile medya tarafından objeleştirilen, sadaka zincirine maruz bırakılan bölge halkı ile özgürlükçü bir dayanışma; nefes alma ; sosyal destek için madenci evini kurdu.
Hegemonyanın olmadığı bir sistem ile özgürlük mücadelesi vermek ; bu hayatı özgürlükçü, eşitlikçi olarak yeniden inşa etmek mümkün.
Kader anlayışını reddeden bir hayat mümkün ! "
Kaos GL Sendikal Çalışma Grubu Üyesi Evren Çakmak :
" Öldürülmediğimiz Özgürce Yaşayabileceğimiz Bir Dünya İstediğimiz İçin Bu Mücadelenin İçerisindeyiz !
Yaşamın değdiği her yere nüfuz etmeye çalışan ve ister istemez gözümüzü yaşartan biber gazı etkisiyle işliyor neoliberalizm, muhafazakarlık ve heteroseksizm.
Kadınları ev içine, ev içinde ücretsiz emeğe hapsediliyor. Kanaat, yetinme diyerek haklarımızı köreltiyor.
İktidarın kullandığı kalıp : Kişi heteroseksüel olmak zorunda. Kişiler aile oluşturmalı o ailede üç veya beş o kişilere benzeyen sağlıklı, Türk, Sünni (her ülkeye göre değişim göstermekte) heteroseksüel, devlet için çalışmak üzere çocuklar olmalı.
Muhafazakarlığın en köklü "değerlerinden" biri heteroseksizm.
LGBTİ'lerin iş yerinde uğradığı şiddet nedeniyle intihara sürüklenmeleri, zorunlu seks işçiliği yapan transların öldürülmeleri, Soma ve Ermenekte iş cinayetleri arasında fark yok. Sistem hepsi için " kader, fıtratında var " diyerek bireyleri suçluyor.
Bu dünyayı cehenneme çevirenler kendi işledikleri cinayetlerde maktul için ölümü kutsuyor " güzel öldüler, bu yolda ölen cennetliktir " diyor.
Oysa ki olaya biraz uzaktan baktığımızda bu kişilerin seçimi değil sistemin bizi yönlendirdiği şey.
Türkiye'de LGBTİ Hareketi İle Sendikal Hareketin Kesişimi
Türkiye'de LGBTİ hareketi ilk LGBTİ örgütü Kaos GL ile yirmi bir yıllık bir hareket.
Sendikal hareket ile ilk etkileşimimiz Eşcinsel Kamu Emekçileri adında ayrı bir örgütlenme kurulması ve faks eylemi ile başlıyor.
Bu örgütlenme " LGBTİ Hakları Sendikal Haklardır " diyerek faks eylemi yapıyor. Sendika o dönem " Bizim içimizde eşcinseller yok, karşı sendikanın işi olmalı" diyerek LGBTİ'lerin varlığını reddediyor.
2001 yılı LGBTİ hareketi için tarihi öneme sahip.
2001 yılı 1 Mayısında alanlara LGBTİ kimliğimiz ile çıktık. O gün sendikalar LGBTİ işçilerin sendikalarda yer aldığını gördü ve zorunlu olarak olarak LGBTİ işçilerin varlığı kabul edildi. Bugün yeterli olmasa da LGBTİ işçilerin varlığı kabul edilerek çalışmalar yapılıyor.
Sendikalar ve LGBTİ hareketi birbirinden ayrılamaz.
LGBTİ emekçilerin sorunları sendikal sorunlardır. Sendikalarla birlikte çözülmesi gerekir.
2007 yılında ise Eğitim Sen ile ilk resmi iletişime geçildi.
Zincirleme bir değişim ve özgürlük hareketi oluşturuldu.
Kıbrıs'ta İngiliz sömürge döneminden kalan " eşcinsellik cezası " Türk Öğretmenler Sendikasının heteroseksizm karşıtı mücadelesi sonucu kaldırıldı, eşcinsellik ceza olmaktan çıktı.
Hiçbir otorite birbirinden bağımsız değildir.
Bu dünyada değişim yaratmak istiyorsak birlikte özgürleşeceğiz ! "
Üyelerimizin notlarından derlenmiştir.
Pankartımızın sökülmesine cevabımız :
" Öldürülmediğimiz Özgürce Yaşayabileceğimiz Bir Dünya İstediğimiz İçin Bu Mücadelenin İçerisindeyiz !
Yaşamın değdiği her yere nüfuz etmeye çalışan ve ister istemez gözümüzü yaşartan biber gazı etkisiyle işliyor neoliberalizm, muhafazakarlık ve heteroseksizm.
Kadınları ev içine, ev içinde ücretsiz emeğe hapsediliyor. Kanaat, yetinme diyerek haklarımızı köreltiyor.
İktidarın kullandığı kalıp : Kişi heteroseksüel olmak zorunda. Kişiler aile oluşturmalı o ailede üç veya beş o kişilere benzeyen sağlıklı, Türk, Sünni (her ülkeye göre değişim göstermekte) heteroseksüel, devlet için çalışmak üzere çocuklar olmalı.
Muhafazakarlığın en köklü "değerlerinden" biri heteroseksizm.
LGBTİ'lerin iş yerinde uğradığı şiddet nedeniyle intihara sürüklenmeleri, zorunlu seks işçiliği yapan transların öldürülmeleri, Soma ve Ermenekte iş cinayetleri arasında fark yok. Sistem hepsi için " kader, fıtratında var " diyerek bireyleri suçluyor.
Bu dünyayı cehenneme çevirenler kendi işledikleri cinayetlerde maktul için ölümü kutsuyor " güzel öldüler, bu yolda ölen cennetliktir " diyor.
Oysa ki olaya biraz uzaktan baktığımızda bu kişilerin seçimi değil sistemin bizi yönlendirdiği şey.
Türkiye'de LGBTİ Hareketi İle Sendikal Hareketin Kesişimi
Türkiye'de LGBTİ hareketi ilk LGBTİ örgütü Kaos GL ile yirmi bir yıllık bir hareket.
Sendikal hareket ile ilk etkileşimimiz Eşcinsel Kamu Emekçileri adında ayrı bir örgütlenme kurulması ve faks eylemi ile başlıyor.
Bu örgütlenme " LGBTİ Hakları Sendikal Haklardır " diyerek faks eylemi yapıyor. Sendika o dönem " Bizim içimizde eşcinseller yok, karşı sendikanın işi olmalı" diyerek LGBTİ'lerin varlığını reddediyor.
2001 yılı LGBTİ hareketi için tarihi öneme sahip.
2001 yılı 1 Mayısında alanlara LGBTİ kimliğimiz ile çıktık. O gün sendikalar LGBTİ işçilerin sendikalarda yer aldığını gördü ve zorunlu olarak olarak LGBTİ işçilerin varlığı kabul edildi. Bugün yeterli olmasa da LGBTİ işçilerin varlığı kabul edilerek çalışmalar yapılıyor.
Sendikalar ve LGBTİ hareketi birbirinden ayrılamaz.
LGBTİ emekçilerin sorunları sendikal sorunlardır. Sendikalarla birlikte çözülmesi gerekir.
2007 yılında ise Eğitim Sen ile ilk resmi iletişime geçildi.
Zincirleme bir değişim ve özgürlük hareketi oluşturuldu.
Kıbrıs'ta İngiliz sömürge döneminden kalan " eşcinsellik cezası " Türk Öğretmenler Sendikasının heteroseksizm karşıtı mücadelesi sonucu kaldırıldı, eşcinsellik ceza olmaktan çıktı.
Hiçbir otorite birbirinden bağımsız değildir.
Bu dünyada değişim yaratmak istiyorsak birlikte özgürleşeceğiz ! "
Üyelerimizin notlarından derlenmiştir.
Pankartımızın sökülmesine cevabımız :
May 20, 2015
Vahdet Gazetesi'ne Açık Mektup
Sevgili Vahdet ve diğer gerici gazeteler,
Liseli ve LGBTİ olmanın zorluğunu anlamış, mücadelemize öyle gönül vermiş olmalısın ki bizi sürekli haberlerine taşıyorsun!
Ancak çok klişesin.
Burada açık konuşalım:
Bizden, çocuk tecavüzünü normalleştiren porno film diliyle bahsetmen, "büyüklerin" güdümünde görmen, "Lut Kavmi, sapkınlar" gibi klişe ifadeler kullanman bizi derinden yaralıyor. Seni muhatap alamayacak kadar yoğun bir gündemimiz olmasına karşın sana bir iyilik yapmaya karar verdik. Mademki haber yapmayı bilmiyor, sadece nefret söyleminde bulunuyorsun; biz de sen kolayca haber yapabil diye bu sene yaptığımız her şeyi derleyip önüne koyduk. Buyrunuz efenim:
13 Şubat'ta "Bilimsel, laik, parasız, anadilde eğitim!" talebiyle boykot yaptık.
21 Şubat Dünya Anadil Günü'nde sokaktaydık.
Kadın katliamına, ikiyüzlü ahlakınıza karşı "Regl kanından değil, katledilen kadınların kanından utanın!" yazılı pedlerimizi dağıttık.
Özgür Meclis'te ve 12 Nisan mitinginde iç güvenlik torbanızı büzdük.
Dünya Seks İşçileri Günü'nde seks işçilerinin yaşadığı hak ihlallerini dile getirdik.
8 Mart'ta okul, devlet, aile, sevgili baskısına, heteronormatif masallarınıza karşı liseli, kadın, LBT özneler olarak alanlardaydık.
11 Mart'ta Berkin Elvan ve tüm katledilen arkadaşlarımız için ayaktaydık !
Toplumsal cinsiyet rollerinin şiddetine karşı Pembe Gün'de pembeler içinde sokaktaydık.
19 Nisanda Toplum Gönüllüleri Vakfı ile Ankara'da akran odaklı cinsel sağlık eğitimi gerçekleştirdik.
1 Mayıs'ta "Nerdesin Aşkım? 1 Mayıs'tayız Gardaş!" diye çağrı yaptık. Çünkü senin aktardığın gibi tek tip insanlar değiliz; "ayol" da deriz, "gardaş" da!
1 Mayıs'ta "Bugün Okullarınıza, Yarın Patronlarınıza Karşı Renklerimizle" ve "Ay, Ayol Her Yerdeyiz" diyerek alanlardaydık.
13 Mayıs'ta "Soma'yı Unutursak Renklerimiz Kararsın" diyerek Soma söyleşisini gerçekleştirdik .
17 Mayıs'ta ise "Sokaklar, liseler, kampüsler bu dünya bizimdir diyoruz!" sloganıyla homofobiye karşı direnmeye, ses çıkarmaya çağırdık. Hatta seni de çağırdık, özgürleş diye. Ama sen kendi nefret, tahakküm, baskı, şiddet kültürünün içinde öyle bir kaybolmuştun ki, bunu "sapkınlık" addettin ve nefretle karşıladın!
Ayrıca henüz plan aşamasında ama şimdiden haber uçuralım: Sadaka kültürüne inat dayanışma iftarı yapmayı planlıyoruz!
Hepimiz Sünni orucu tuttuğumuz için değil üstelik! Dostluğumuz ve yarattığımız dayanışma kültürü için yine Ankara sokaklarında birlikte olacağız.
Düşündüğünün aksine; Müslümanlık, Alevilik, Budizm, Şintoizm, ateizm, deizm, agnostisizm ve tüm diğer inanç/ sızlık ve kimliklerimizle Liseli LGBTİ olarak heteroseksizme, nefrete, liselerdeki zorbalığa karşı mücadele ediyoruz.
Al bakalım, sen yorulma diye örgütümüzün bu seneki tüm eylemliliğini de özetledik. Daha ne yapalım?
El insaf ayol! Ancak çok klişesin.
Burada açık konuşalım:
Bizden, çocuk tecavüzünü normalleştiren porno film diliyle bahsetmen, "büyüklerin" güdümünde görmen, "Lut Kavmi, sapkınlar" gibi klişe ifadeler kullanman bizi derinden yaralıyor. Seni muhatap alamayacak kadar yoğun bir gündemimiz olmasına karşın sana bir iyilik yapmaya karar verdik. Mademki haber yapmayı bilmiyor, sadece nefret söyleminde bulunuyorsun; biz de sen kolayca haber yapabil diye bu sene yaptığımız her şeyi derleyip önüne koyduk. Buyrunuz efenim:
13 Şubat'ta "Bilimsel, laik, parasız, anadilde eğitim!" talebiyle boykot yaptık.
21 Şubat Dünya Anadil Günü'nde sokaktaydık.
Kadın katliamına, ikiyüzlü ahlakınıza karşı "Regl kanından değil, katledilen kadınların kanından utanın!" yazılı pedlerimizi dağıttık.
Özgür Meclis'te ve 12 Nisan mitinginde iç güvenlik torbanızı büzdük.
Dünya Seks İşçileri Günü'nde seks işçilerinin yaşadığı hak ihlallerini dile getirdik.
8 Mart'ta okul, devlet, aile, sevgili baskısına, heteronormatif masallarınıza karşı liseli, kadın, LBT özneler olarak alanlardaydık.
11 Mart'ta Berkin Elvan ve tüm katledilen arkadaşlarımız için ayaktaydık !
Toplumsal cinsiyet rollerinin şiddetine karşı Pembe Gün'de pembeler içinde sokaktaydık.
19 Nisanda Toplum Gönüllüleri Vakfı ile Ankara'da akran odaklı cinsel sağlık eğitimi gerçekleştirdik.
1 Mayıs'ta "Nerdesin Aşkım? 1 Mayıs'tayız Gardaş!" diye çağrı yaptık. Çünkü senin aktardığın gibi tek tip insanlar değiliz; "ayol" da deriz, "gardaş" da!
1 Mayıs'ta "Bugün Okullarınıza, Yarın Patronlarınıza Karşı Renklerimizle" ve "Ay, Ayol Her Yerdeyiz" diyerek alanlardaydık.
13 Mayıs'ta "Soma'yı Unutursak Renklerimiz Kararsın" diyerek Soma söyleşisini gerçekleştirdik
17 Mayıs'ta ise "Sokaklar, liseler, kampüsler bu dünya bizimdir diyoruz!" sloganıyla homofobiye karşı direnmeye, ses çıkarmaya çağırdık. Hatta seni de çağırdık, özgürleş diye. Ama sen kendi nefret, tahakküm, baskı, şiddet kültürünün içinde öyle bir kaybolmuştun ki, bunu "sapkınlık" addettin ve nefretle karşıladın!
Ayrıca henüz plan aşamasında ama şimdiden haber uçuralım: Sadaka kültürüne inat dayanışma iftarı yapmayı planlıyoruz!
Hepimiz Sünni orucu tuttuğumuz için değil üstelik! Dostluğumuz ve yarattığımız dayanışma kültürü için yine Ankara sokaklarında birlikte olacağız.
Düşündüğünün aksine; Müslümanlık, Alevilik, Budizm, Şintoizm, ateizm, deizm, agnostisizm ve tüm diğer inanç/
Al bakalım, sen yorulma diye örgütümüzün bu seneki tüm eylemliliğini de özetledik. Daha ne yapalım?
Liseli LGBTİ Oluşumu
Feb 20, 2015
Açılma sırası İzmir'de!
İzmir’de yaklaşık 3 aydır hoş bir telaşın içindeydik. Daha önce İstanbul ve Ankara’da örgütlenen ve güzel işler başaran Liseli LGBTİ Oluşumu’nu İzmir’e, okullarımıza getirme derdindeydik. 3 aydır, yaklaşık 20 kişi, hep beraber çabaladık. Düzenli aralıklarla toplantılar aldık, atölyeler yaptık. Artık büyüme vakti geldi, İzmir açılıyor!
Liseli LGBTİ Oluşumu Ankara’da yola çıkarken, “Alışın her yerdeyiz bizim için bir slogandan ibaret değil” demişti. Bizler, bu sesi yükseltiyoruz! Başından beri varolduğumuz yerlerde, evlerimizde, okullarımızda, sokaklarda artık örgütlü olmanın, bir arada olmanın hayati önem taşıdığını biliyoruz. Yalnız yürüdüğümüz her an karşı karşıya olduğumuz tehlikelere, ancak bir arada durduğumuz zaman göğüs gerebileceğimize inanıyoruz. Bu yüzden, homofobinin ve transfobinin yayılmaya başladığı, cinsiyetçiliğin dayatıldığı okullarımızda şiddete uğramadan eğitim hakkımızdan yararlanabilmek için, nerede olursa olsun kimliğimizden kaynaklı önümüze çıkan engelleri hep birlikte aşabilmek için, bize dayatılan karanlığı elimizin tersiyle itebilmek için İzmir’de de bir araya geliyoruz!
Okulları, sokakları ve bugün nefes almamızın zorlaştığı her yeri omuz omuza bizim yapmak için daha da güçlenmemiz gerekiyor. Güçlenmek için İzmir’de atacağımız ilk adım olan dışa açık toplantımızı 28 Şubat Cumartesi saat 14.00’da Eğitim- Sen İzmir 4 Nolu Şube’de yapacağız. Bir aradayız, ayaktayız!
Feb 6, 2015
1 YIL SONRA YENİDEN, MANŞETTEN!
1 YIL SONRA YENİDEN, MANŞETTEN!
Bugün Liseli LGBTİ Oluşumu'nun kuruluş yıldönümü. Bundan 1 yıl önce ilk toplantımızı yaptıktan sonra gerici AKİT Gazetesi "Sapkınlar Liselere de El Attı" başlığıyla kuruluşumuzu duyurmuştu. Bugün 1. yılımızı kutlamaya hazırlanırken bir başka haber de gericilikte Akit'le yarışan Vahdet Gazetesi'nden geldi.
Vahdet Gazetesi, içerisindeki hakaret içeren sözcükleri çıkarttığımızda amaçlarımızı başarılı bir biçimde bir araya getirmişti. 7 Şubat günü yapacağımız film gösterimini, 8 Şubat günü katılacağımız "Laik ve Bilimsel Eğitim İstiyoruz" mitingini, mitingin devamı olan ve 13 Şubat günü yapılacak okul boykotunu, cinsiyetsiz tuvalet talebimizi ve daha bir çok başlığı neredeyse eksiksiz biçimde haberleştiren Vahdet'in bu paket haberini, 1. yıl hediyesi olarak görüyor ve teşekkür ediyoruz!
Bizler yıllardır meydanlarda, mahallenizde ve hatta evinizin içinde direndik. Artık büyüyoruz, güçleniyoruz! Evlerden taşıp sokaklara çıkıyoruz! Sokağı okula, meclise taşıyoruz. Bizler hep vardık, varolmaya devam edeceğiz! Kan damlayan kalemleriniz de nefret kusan ağızlarınız da bizi bugüne kadar durduramadı, bundan sonra da durduramayacak! Sizlerin nefreti, bize güç katıyor, teşekkürler!
Nefret kusan kampanyalarınıza boyun eğmiyoruz! 8 Şubat Kadıköy'de mitingdeyiz. 13 Şubat'ta örgütlü olduğumuz tüm şehirlerde boykottayız. Gerici, faşist homofobik eğitim sisteminize karşı ayağa kalkıyoruz! Ve ardından, her şehirde tüm liseli sapkınlar okullardayız, sokaklardayız, hatta evinizde sizinle aynı odadayız!
İlgili haber: http://www.gazetevahdet.com/sapkinlarin-hedefi-liseliler-8458h.htm
Liseli LGBTİ Oluşumu
Bugün Liseli LGBTİ Oluşumu'nun kuruluş yıldönümü. Bundan 1 yıl önce ilk toplantımızı yaptıktan sonra gerici AKİT Gazetesi "Sapkınlar Liselere de El Attı" başlığıyla kuruluşumuzu duyurmuştu. Bugün 1. yılımızı kutlamaya hazırlanırken bir başka haber de gericilikte Akit'le yarışan Vahdet Gazetesi'nden geldi.
Vahdet Gazetesi, içerisindeki hakaret içeren sözcükleri çıkarttığımızda amaçlarımızı başarılı bir biçimde bir araya getirmişti. 7 Şubat günü yapacağımız film gösterimini, 8 Şubat günü katılacağımız "Laik ve Bilimsel Eğitim İstiyoruz" mitingini, mitingin devamı olan ve 13 Şubat günü yapılacak okul boykotunu, cinsiyetsiz tuvalet talebimizi ve daha bir çok başlığı neredeyse eksiksiz biçimde haberleştiren Vahdet'in bu paket haberini, 1. yıl hediyesi olarak görüyor ve teşekkür ediyoruz!
Bizler yıllardır meydanlarda, mahallenizde ve hatta evinizin içinde direndik. Artık büyüyoruz, güçleniyoruz! Evlerden taşıp sokaklara çıkıyoruz! Sokağı okula, meclise taşıyoruz. Bizler hep vardık, varolmaya devam edeceğiz! Kan damlayan kalemleriniz de nefret kusan ağızlarınız da bizi bugüne kadar durduramadı, bundan sonra da durduramayacak! Sizlerin nefreti, bize güç katıyor, teşekkürler!
Nefret kusan kampanyalarınıza boyun eğmiyoruz! 8 Şubat Kadıköy'de mitingdeyiz. 13 Şubat'ta örgütlü olduğumuz tüm şehirlerde boykottayız. Gerici, faşist homofobik eğitim sisteminize karşı ayağa kalkıyoruz! Ve ardından, her şehirde tüm liseli sapkınlar okullardayız, sokaklardayız, hatta evinizde sizinle aynı odadayız!
İlgili haber: http://www.gazetevahdet.com/sapkinlarin-hedefi-liseliler-8458h.htm
Liseli LGBTİ Oluşumu
Feb 1, 2015
Kabul etmiyoruz, ayağa kalkıyoruz, boykot ediyoruz!
Kabul etmiyoruz, ayağa kalkıyoruz, boykot ediyoruz!
Her an burun buruna olduğumuz faşizmin, baskının, dinsel şiddetin eğitim
alanında daha da derinden hissedilmeye başlandığı günlerden geçiyoruz.
İlk ve en büyük etkilerini 18. Milli Eğitim Şurası kararlarıyla 2010’dan
beri göstermeye başlayan gerici ve faşist eğitim politikaları, 4+4+4 eğitim
sistemiyle farklı bir boyut kazandı. Kız çocuklarının eve hapsedilmesini,
eve hapsedilemeyenlerin imam hatiplere mahkum edilmesini; erkek çocuklarının
ise meslek liseleri ve orta okulları aracılığıyla emek gücünün sömürülmesini
öngören bu sistem getirdiği sözde seçmeli derslerle de dayatmalarını farklı
alanlardan gösterdi. Bu sürecin son adımı ise Aralık 2014’te kararları
açıklanan 19. Milli Eğitim Şurası oldu.
19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararların, uzun zamandır uygulanan
politikaların devamı olduğunun farkındayız. Orta okul ve lisede zorunlu ve
sözde seçmeli derslerle dayatılan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin
ilkokullara kadar indirilmesi, “değerler eğitimi” gibi derslerle ne olduğunu
çok iyi bildiğimiz değerlerinin bize müfredat eşliğinde dayatılmasını ve daha
bir çok dinsel, etnik ve mezhepsel, cinsel kimliğe yönelik baskıyı arttırıcı
kararların bizleri de etkileyeceğini biliyoruz!
Bizler liselerde örgütlenen ve kurulduğumuz günden beri her türlü baskı
unsurunu karşısına alan Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks (LGBTİ)
lise öğrencileri olarak bu kararları kabul etmiyoruz, ayağa kalkıyoruz!
Yıllardır uygulanan baskının devamı ve daha programlı hali olan bu
kararlara karşı olan tüm eylemlikleri desteklediğimizi ilan ediyoruz! Ders
kitaplarında, okul kıyafetlerinde, “törenlerde” ve okulu kapsayan diğer birçok
alanda hem LGBTİ bireylere hem de toplumsal baskı mekanizmalarından kaynaklı
dezavantajlı hale getirilen diğer gruplara yönelen şiddetin ve nefretin bir
parçası olmayı reddediyoruz!
Homofobik, bifobik, transfobik eğitim sistemine karşı AYAĞA KALKIYORUZ!
Cinsiyetçi eğitim sistemine karşı AYAĞA KALKIYORUZ!
Dinsel ve mezhepsel şiddete odaklanan gerici eğitim sistemine karşı AYAĞA
KALKIYORUZ!
Irkçı dayatmaların aracı haline gelen eğitim sistemine karşı AYAĞA
KALKIYORUZ!
Kurtuluşun tek başına olamayacağını biliyoruz. Bu yüzden cinsel yönelimi,
cinsiyet kimliği, etnik kökeni, dini, mezhebi ve bedensel durumu fark etmeksiniz
herkes için eşit, parasız ve bilimsel eğitim için AYAĞA KALKIYORUZ!
Bu kararın ilk adımı olarak, alevi derneklerinin öncülüğünde düzenlenen ve
çeşitli STK’ların, sendikaların ve siyasi yapıların da desteğiyle organize
edilen 8 Şubat mitingine ve 13 Şubat uyarı boykotuna katılma ve boykot ve
miting için örgütlenme kararı aldığımızı duyuruyoruz!
Kurtuluş yok, tek başına! Ya hep beraber, ya hiç birimiz!
Subscribe to:
Posts (Atom)